google translate
Turkish to English Turkish to French Turkish to German Turkish to Greek Turkish to Italian Turkish to Japanese Turkish to Russian Turkish to Spanish Turkish to Chinese

mesaj gönder

Suskunluk Sarmalı

Suskunluk sarmalı…

Alman siyaset bilimci Elisabeth Noelle-Neumann tarafından geliştirilen bir teori bu...

Sessizlik sarmalı olarak da adlandırılıyor kimi kaynaklarda.

Açıklaması basit…

Bireyin, toplum tarafından kabul görme beklentisiyle kendi düşüncelerini dillendirmekten çekinmesi Ve susması…

Yani çoğunluk ne diyorsa, o düşünceyi kabullenmesi, benimsemesi.

Bir başka deyişle;  toplumla ters düşmemek adına bireyin kendi fikirlerini sıfırlaması…

Gönüllü olarak sürünün içinde kaybolmayı kabullenmesi…


***


Suskunluk sarmalı bireyin toplumla ters düşme korkusunun sonucu…

Bu korkudan ötürü gizliyor zaten kendi fikrini…

Tabii olgunun arka planında başka bir unsur daha mevcut…

Bireyin gerçekten bir fikrinin olup olmaması…

Eh, olmayan bir şey saklanmaz ki, değil mi ama?

Kişi, öznel sentezine düşünerek, okuyarak, irdeleyerek, sorgulayarak ulaşır…

Bu aşamaların neticesinde olgunlaşır insanın fikri.

İçini bizzat kendisinin doldurduğu bir fikri de yutamaz insan.

Mutlaka dillendirir, ne pahasına olursa olsun…

Eğer yutuyorsa,  emek vermediği, dolayısıyla sahiplenemeyeceği bir fikirdir ötelediği…

Dolayısıyla suskunluk sarmalında aslında kişinin fikirsizliğini gizleme çabası da vardır aslında.

Düşün(e)memenin konforunu yaşar aslında insan konuşmayarak, kabullenerek…

Suskunluk sarmalı kurtuluşu olur belki de…


***


Suskunluk sarmalı özellikle sosyal medyanın hayatlarımızı esir almasıyla daha da belirginleşti.

Dikkat ettiniz mi, “kopyala yapıştır”la konuşmaya başladı artık insanlar…

Kendisinden ekleyecek tek bir harf bile bulamıyor çoğu insan…

Herkesin konuştuğu, gündemi oluşturan bir sosyal olaya tepki mi gösterecek?

Niye düşünüp de kendisini yorsun ki?

Herkesçe kabul görmüş birisinin sözünü paylaş; olsun bitsin…

Sosyal medya Nazım’ın, Che Guevara’nın,  Paulo Coelho’nun, Atatürk’ün sözlerinden geçilmez…

Ama ünlü sözlerini kesip yapıştıranların kaçı bu isimlerin bir kitabını okumuştur mesela?

Örneğin kaçı “Söylev”i okumuştur?

Değer gören kimselerin fikirlerinin arkasına saklanarak değer bulma beklentisi, tembelliğidir bu…

80 öncesinin “İç Birinci ol devrimci” kolaycılığından farksızdır bu durum aslında…


***


Yine sosyal medyada dikkatimi çeken bir durum daha var…

Yorum yapma korkusu…

Ya da Neumann’ın ortaya attığı “Suskunluk sarmalı” durumu…

Malum “beğen” komutu fikri olmayan sosyal medya kullanıcılarının can simidi gibi…

Dokun bir tuşun üzerine, “beğen” geçsin…

Çünkü beğenmek kolay…

Yorumlamak zor…

Ya gerçekten söyleyecek bir tek sözümüz bile yok…

Ya da fikrimizi paylaştığımızda insanların bizi eleştirmelerinden korkuyoruz.

Hele ki gönderide vurgulanan fikre muhalifsek…

Çünkü yorum yaptığımız an kendimizi ortaya koyuyoruz…

Çırılçıplak kalmak gibi bir şey…

Yaptığı yorumu ya da paylaşımı birkaç saat sonra silenler de var…

Baştaki cesaretini kaybedenler…

Onlar da işte bu suskunluk sarmalının figüranları…


***


Türkçemizde en çok sinirimi bozan kelimelerden bir tanesidir: “aynen.”

Bu denli içi boş, gereksiz, nafile bir kelime olamaz bence.

Aczin, yetersizliğin, sığlığın kamuflaj şekli tamamen… 

“Aynen”in açılımı aslında şu…

Bir… “Benim hiçbir fikrim yok. Sen ne dersen peşinen kabul ediyorum.”

İki… “Öyle tembelim ki, yan yana bir iki kelime ekleyip kendi düşüncemi açıklamaktan acizim.”

Üç… “Hiç bir fikrim yok, rezil olmamak adına senin düşüncenin arkasına saklanmama izin verdiğin için teşekkür ederim…

“Aynen”in insanlar, özellikle de gençler arasında kullanımının hızla yayıldığını görmek endişe verici…

Zira düşünmekten kaçışın itirafı bir anlamda “aynen.”

Suskunluk sarmalının insanları nasıl ele geçirdiğinin en somut belirtisi "aynen."


***


Zaman zaman dinlediğim konferanslarda da tanık oluyorum bu suskunluk sarmalına…

Konuşmacı başlıyor elindeki metni okumaya...

İlk sayfa, üzerinde konuşacağı kavramın sözlüklerdeki karşılıklarının bir potpurisi…

Ardından düşünürlerin bu bağlamda söyledikleri ünlü sözler…

Belki bir iki tane şiir…

Ve suya sabuna dokunmayan bir final…

Konuşmacının fikri?

Savunduğu tez?

Bozmayı amaçladığı ezber?

Yok…

Belki de var…

Ama söylemeye çekiniyor…

Salondaki dinleyicilerin kendisine reaksiyon göstermesinden imtina ediyor.

Popülizmi tercih ediyor, herkesin onay vereceği ortak doğrularla değerler arasında gidip geliyor.

Saatlerce konuşuyor ama yeni ve kendinden, kendine dair, sadece kendisini bağlayacak tek bir şey söylemeden geçiyor yerine…


***


Suskunluk sarmalının panzehiri elbette özgüven…

Ya da medeni cesaret…

Ya da eleştiriyi kabullenebilme olgunluğu…

Hepsinin ortak paydası ise insanın “kendisi” olabilmesi…

Başkaları tarafından sevilen sayılan birisi olma arzusundan önce insanın kendisini sevmesi ve sayması…

"Aman o ne düşünür, aman bu ne düşünür?" diye kendisine sormadan önce…

“Acaba ben bu konuda ne düşünüyorum?” diyebilmesi…

Çağımızın bu hastalığının giderilmesinde özellikle ailelere ve okullara büyük görev düşüyor.

Anne babasından fikrini gizlemeden yetişen…

Öğretmeniyle çatır çatır tartışabilen…

Kendi fikrini her koşulda dillendirmesi gerektiğini öğrenerek büyüyen bir birey asla pençesine düşmez suskunluk sarmalının…


***


Yediğiniz bir şeyin midenize verdiği rahatsızlık üç dört saat sonra geçer.

Bir soda içer, süreci hızlandırırsınız hatta.

Ama hazmı imkânsız yegâne şey yenilen, yutulan sözlerdir…

Söylenemeyenlerdir…

Dillendirilemeyenlerdir…

Kimi zaman birilerini kırmak…

Kimi zaman dışlanmak…

Kimi zaman da rezil olmak korkusuyla…


***


Suskunluk sarmalı aslında diğer sarmalların da habercisidir…

Eziklik sarmalı…

Kişiliksizlik sarmalı…

Siliklik sarmalı gibi…

"Ben böyle düşünüyorum" diyememek...

"Sen böyle düşüneceksin" diyenleri cesaretlendirmekten başka bir şey değildir...

Ve en zoru..

Susmayı kanıksamışları konuşturmaya çabalamaktır son tahlilde...





YORUMLAR
Lütfen sitede yapacağınız yorumların hakaret, aşağılama vs. gibi unsurlar içermemesine özen gösteriniz. Bu tarz yorumlar kesinlikle aktive edilmeyecektir. Teşekkürler...