google translate
Turkish to English Turkish to French Turkish to German Turkish to Greek Turkish to Italian Turkish to Japanese Turkish to Russian Turkish to Spanish Turkish to Chinese

mesaj gönder

Mikadonun Çubukları

Zamanında en sevdiğim strateji oyunlarından biriydi “mikado”…

Bugün bile oynamaktan zevk alırım açıkçası…

Bilir misiniz bu oyunu, hiç duydunuz mu, oynadınız mı?

Çin’de, çok eski devirlerde ortaya çıkmış, günümüze kadar gelmiş bir oyun mikado.

41 tane çubukla oynanıyor…

Çubuklar demet halinde tutuluyor ve bırakılıyor…

Alta alta, üst üste yayılıyorlar…

Her çubuğun üzerindeki renklere göre belirlenmiş bir puanı var...

En çok puan değeri olan çubuğu toplayan oyunu kazanıyor…

Ama bir kuralı var oyunun…

Bir çubuğu alırken diğer çubukların hiç birini oynatmayacaksınız…

Oyunun zorluğu ve sırrı da burada zaten.

Zira tüm çubuklar kadayıf gibi iç içe geçmiş biçimde düşüyor.

Eğer bir çubuğu çekerken temas ettiği bir başka çubuğu oynatırsanız yanıyorsunuz…

Rakibinize geçiyor oynama sırası…


***


Konferanslarımda hayata dair çok sık kullandığım bir metafordur aynı zamanda mikado.

Yaşamı, insan ilişkilerini mikadoya benzetirim.

Üst üste yığılmış çubuklar bazen çevrenizdekilerdir…

Bazen sorumluluklarınız…

Bazen zorunluluklarınız…

Bazen hayalleriniz…

Bazen olanaksızlıklarınız…

Ve yaşamak dediğimiz şey ise, bu çubukların içinden gözünüze kestirdiğinizi çekip alabilme çabasıdır aslında.

Bazen tereyağından kıl çekercesine kolayca…

Bazen birçok çubuğu oynatma ve yanma pahasına…

Ve hayat mikadosunda kendimiz belirleriz çubukların değerini…

Her oyuncu kendi tayin eder en yüksek puan getirecek çubuğu…


***


Kimi oyuncular çok hırslıdır.

Sadece bir iki çubuğa kilitlenir.

Bazen yavaş yavaş, diğer çubukları oynatmadan sahip olmak ister o çubuğa.

Önce o çubuğa temas eden, oynama riski olan çubukları alır.

Sebat eder…

Kimileri ise bir an önce ulaşmak ister hedefine.

Oynatacağı diğer çubukları önemsemez bile.

Öyle odaklanır ki istediği çubuğa, yandığının farkına bile varamayacak kadar körleşir hatta.


***


Kimi mikado oyuncuları ise çok kadercidir.

Tam gözüne kestirdiği çubuğu çekerken temas ettiği bir başka çubuğun oynamasını “mukadderat” olarak nitelendirir.

Hemen vazgeçer o riskli çubuktan, başka bir çubuğa yönelir.

Oyunu kazanmak değil oyunda olmaktır onun için önemli olan.

Almayı çok istediği çubukların diğer oyuncular tarafından toplandığını gördüğünde “nasip değilmiş” der.

Kendisini avutma konusunda mahirdir.


***


Kimisi çekine çekine oynar mikadoyu.

Onlar için diğer çubukları oynatmamaktır yegâne kıstas.

Topladığı çubuklar değil oynatmadığı çubuklar önemlidir gözünde.

Tıpkı çevresindekiler tarafından ayıplanmaktan, eleştirilmekten çekinenler gibi.

Aman çubuklar oynamasın da, varsın düşük puan toplasın.

Bazıları ise aşırı cesurdur.

Tıpkı hayatı tutkularıyla yaşayanlar gibi.

Varsın yansın, önemli olan denemektir, teşebbüs etmektir.

Gözleri kara bir şekilde çekerler çubuğu.

Ve hazırdırlar diğer çubukların da oynadığını görmeye…


***


Kimileri asla kendi belirlemek istemez çekeceği çubuğu

Diğer oyuncuların yönlendirmesinin etkisi altında kalır.

“Bak bu çubuğun ucu boşta duruyor, onu al” diyenlerin etkisi altında kalır.

Oysa istediği çubuk o değildir, ama umursamaz.

Kimileri de inatçı mı inatçıdır.

Kimseyi dinlemez...

Eli çubuğa uzandığında “Yapma, yanarsın” diye uyarına bulunan diğer oyuncuları dinlemez dahi.

Kimileri bayılır diğer oyunculara kusur bulmaya.

“Seni dinledim, bak oynadı çubuklar yandım.” diyerek başkalarına fatura kesmeye çalışır.

Kimileri ise bedelini ödemeye hazırdır her zaman yanlışlarının.

Yeter ki kendi hür iradesiyle işlesin o yanlışı.

Yeter ki başkasının hatalarının faturasını ödemek zorunda kalmasın.


***


Topluluklar içinde ve toplumun bir parçası olarak yaşıyoruz…

Robinson Crusoe değiliz hiç birimiz…

Aslında hayat mikadosunu zorlaştıran da bu…

Sorumluluklar ve zorunluluklar ister istemez bireyi mikadonun çubuğunu çekerken dikkatli olmaya yöneltiyor.

Zira tüm çubuklar birbirine değiyor.

Yaptığımız sadece bizi bağlamıyor.

Ailemize de yansıyor, çevremize de.


***


Bazen tek bir yanlış seçim tüm oyunu yitirmemize neden olabiliyor…

Bazen bizim istemimiz dışında ufak bir el titremesi dahi oyunun kaderi üzerinde etkili olabiliyor.

En yüksek puana sahip çubuk masada durdukça hala kazanma şansımız mevcut.

Bu da sürekli bizi oyunun bir parçası kılıyor.

Hep o umutla devam ediyoruz çubukları toplamaya.


***


Ama bir gerçek var ki, mikadonun çubukları sadece bir kez saçılıyor.

Ve herkes kendi doğrularına göre oynuyor mikadoyu.

“Aman, riske girip de başka bir çubuğu oynatmayayım” diyenlerin kazanma şansı düşük.

Keza, tam tersi; diğer çubukların oynayacağını bile bile salt bir çubuğa odaklananların da ortak kaderi yanmak, kaybetmek.

Mikadoda kazanmak sağduyuyla ve stratejiyle mümkün.

Hayatta başarının sırrı ise “denge” kelimesinde gizli…

"Azıcık aşım, ağrısız başım"  diyenler asla kazanamıyor...

Aptal kahramanlarsa çok çabuk ölüyor...

Bu yüzden mikado hayatın ta kendisidir aslında...



YORUMLAR
Lütfen sitede yapacağınız yorumların hakaret, aşağılama vs. gibi unsurlar içermemesine özen gösteriniz. Bu tarz yorumlar kesinlikle aktive edilmeyecektir. Teşekkürler...