google translate
Turkish to English Turkish to French Turkish to German Turkish to Greek Turkish to Italian Turkish to Japanese Turkish to Russian Turkish to Spanish Turkish to Chinese

mesaj gönder

Kassandra

“Kassandra çığlığı atmak” diye bir tabir vardır.

Mitolojik bir öyküye dayanır bu deyişin geçmişi ve anlamı…

Gerçek bir dramdır aslında yaşanan…

Dramın mağduru ise sadece Kassandra değil, Kassandra’ya kulak vermeyenlerdir de aynı zamanda…


***


Efsaneye göre, Kassandra, Troya Kralı Priamos ve Hekabe'nin dünyalar güzeli kızlarıdır.

Kassandra öyle güzel, öyle güzeldir ki, tanrı Apollon’u bile âşık eder kendisine…

Apollon yanıp tutuşur Kassandra’ya sahip olmak için…

Ama ikna edemez bir türlü güzel kızı.

Bakire bir rahibe olarak kalmak istemektedir Kassandra.

Apollon çok cazip bir teklif sunar Kassandra’ya; kendisiyle olmayı kabul ederse olursa, kehanet yeteneğini hediye edecektir ona. 

Geleceği, olacakları görecek; bilecektir…

Bu tekliften çok etkilenir, daha fazla direnemez Kassandra; Apollon ile birlikte olmayı kabul eder…

Apollon da sözünde durur; bir anda kâhine dönüştürür Kassandra’yı…

Ama güzel Kassandra sonradan vazgeçer evlilikten, bakire bir rahibe olarak kalma arzusu daha ağır basar.

Tanrı Apollon, sunduğu hediyeyi almasına rağmen kendisiyle birlikte olmaktan vazgeçen Kassandra’ya büyük öfke duyar.

Kendisini kandırılmış, aldatılmış hisseder…

Sunduğu hediyeyi ebedi bir acıya dönüştürmeye karar verir…

Cezalandırır Kassandra’yı.

Apollon’un kestiği cezaya göre Kassandra’nın kâhinliği sürecek ama kimse ona inanmayacaktır…

Kassandra kimseyi sözlerinin doğru olduğuna ikna edemeyecektir.

Apollon tarafından lanetlenen Kassandra, Truva’ya olacakları önceden görmesine, bilmesine rağmen ne babası Priamos’u ne de ağabeyi Hektor’u ikna etmeyi başarır…

Ülkesinin yerle bir oluşuna sahne olur.

Nitekim, tecavüze uğradıktan sonra Miken Kralı Agamemnon’nun kölesi olarak Yunanistan’a götürülür güzel Kassandra…

Tanrının gazabı dedikleri bu olsa gerek!


***


Biraz empati kurmak dahi Kassandra’nın çaresizliğinin ne denli acı verici olduğunu anlamaya yeter.

Kötü bir şey olacağını bilmek…

“Durun, yapmayın” diye çığlık atmak…

Ama kimsenin bu çığlığı duymaması…

Kimsenin size inanmaması… 

Düşünün, örneğin sevdiğiniz birisinin bineceği uçağın düşeceğini biliyorsunuz, yalvarıyorsunuz gitmemesi için ama dinletemiyorsunuz.

Ya da cerrahi operasyon geçirecek bir yakınınızın ameliyat masasından kalkamayacağını hissediyorsunuz.

Vazgeçmesi için dil döküyorsunuz ama dinlemiyor…

En sevdiğiniz dostunuz evleniyor, ama evleneceği kişiyle mutlu olamayacağını biliyorsunuz.

Bir daha düşünmesini istiyorsunuz, ama nafile…

Apollon ne denli büyük bir ceza vermiş aslında Kassandra’ya değil mi?



***


Kassandra kâhindi…

Gelecekten haber alırdı…

Olacakları görürdü…

Ama bazı evrensel gerçekler vardır ki, kâhin olmak gerekmez farkına varmak için.

Rasyonel bakış açısının üzerinde birleştiği doğruları görmek için Kassandra olmaya gerek yoktur.

Sağduyunuzla, pekâlâ ayırdına varabilirsiniz.

Bilimsel düşüncenin rehberliğiyle, olacakları önceden bilebilirsiniz. 

İki artı ikinin dört edeceğini bilmek gibi…

Ama bazı gerçekler gün gibi ortadayken anlatamayabilirsiniz…

Bir olayın muhtemel sonuçlarını önceden yaşanmış deneyimler ışığında hissedebilirsiniz.

Ama bazen Kassandra gibi ikna edemezsiniz çevrenizdekileri.

“Yapmayın, sonuçları kötü olur” deseniz de dinletemezsiniz.

Kassandra çığlığından ibaret olur yaptığınız tüm uyarılar…


***


Cehaletin teslim aldığı toplumlarda “aydın” olmak Kassandra’nın düştüğü durumdan farksızdır aslında.

Apollon'un gazabı, taassup ve bağnazlık olarak çıkar ortaya...

Ve Kassandra gibi acı çeker aydın ikna edilmesi mümkün olmayan toplumlarda.

Hele ki ülkesini canı gibi seviyorsa…

Hele ki “tukaka” ilan edilme pahasına doğruları dillendirmeyi misyon kabul etmişse aydın.

Sürekli uyarır toplumunu…

“Bu gidişin sonu iyi değil” der.

Aynı yolu izlemiş ülkelerden örnekler verir.

Kendi ülkesinde yapılan yanlışları geçmişte yapmış ülkelerin bugün içinde bulundukları durumu anlatır.

Ve bilir yarınlarda ülkesini nelerin beklediğini.

Ama anlatamaz, anlatsa bile dinletemez, dinletse bile ikna edemez.


***


Tüm “Kassandra”lar aynı kaderi paylaşmak durumunda kalmıştır hep.

Sokrates bir Kassandra’ydı.

Atina’daki demagoglara, kâhinlere, önyargılara tepkiliydi.

Konuştuğu herkese aklın yolundan yürümenin önemini anlattı.

Ama dinletemedi; gelecek öngörüsü onun ölümüne neden oldu.

Giardano Bruno da Kassandra’ydı.

Evrenin sonsuzluğunu savundu ama görüşleri kilisenin tezleriyle çelişince engizisyonun gazabına uğradı ve yakıldı.

Milattan sonra 400’lerde doğayı matematikle, mantıkla açıklayan İskenderiyeli güzel Hypatia da bir Kassandra’ydı…

Piskopos Cyril’in radikal Hıristiyanları kışkırtması neticesinde taşlanarak öldürüldü.

Türkiye’ye gelirsek…

Uğur Mumcu da bir Kassandra’ydı aslında…

Ülkesini bekleyen tehlikeleri yıllar önce fark etti, yazılarında sürekli uyarıda bulundu, Kassandra çığlığı attı.

Ama dinletemedi, öldürüldü.

Dinletebilseydi bugün bedelini ödediğimiz hataları yapmazdı toplum.

Rahmetli Yaşar Nuri Öztürk de bir Kassandra’ydı bence.

Son nefesine kadar gördüğü yanlışlar, fark ettiği tehlikeler hususunda uyardı insanlarını.

Kassandra çığlığı attı.

Ama dinleyen olmadı.


***

 

Mitolojideki Kassandra belki gaipten duydukları ışığında yapmıştı uyarılarını…

Ama uygarlık tarihinde tüm Kassandra’lar öngörülerini bilime, akla dayandırdılar.

Bu yüzden de hep haklı çıktılar.

Truva Halkı belki Kassandra’yı dinleseydi o atın şehre sokulmasına izin vermezdi; büyük uygarlığın sonu gelmezdi.

İnsanlık tarihinde de uluslar, içlerinden çıkmış Kassandra’ları dinleselerdi belki milyonlarca insanın ölümüne neden olmuş felaketler yaşanmazdı.

Orta çağda örneğin Kassandra’lara kulak verilseydi kilisenin dogmatik kafası dünyaya hâkim olmaz; aydınlanma daha erken yaşanırdı.

Osmanlı, bünyesindeki Kassandra’ları yok etmek yerine dinleseydi koca imparatorluk dev bir çuval gibi yıkılmazdı.

Almanya, atılan Kassandra çığlıklarını duysaydı Hitler ve ideolojisi böyle kara çalmazdı bu ülkenin geçmişine…

Keza İtalyanlar Mussolini’ye, İspanyollar Franko’ya “dur” diyebilirdi Kassandra’larına kulak verebilmiş olsalardı.



***


Tarihin her döneminde Kassandra’lar vardı…

Tıpkı 1965’de ABD’nin Vietnam’a yönelik emperyalist müdahalesini çok ağır biçimde eleştiren Olof Palme gibi.

Tıpkı ırkçılığa karşı mücadelenin sembol ismi Nelson Mandela gibi…

Tıpkı hayatta yegâne yol göstericinin “bilim” olduğunu söyleyen büyük Atatürk gibi…

Zamanında duyulmayan çığlıkları tarihin koridorlarında yankılandı durdu.

Ve bir gün gerçek değerini buldu.

Bulmaya da devam ediyor.

Kassandra’nın çığlığına kulak tıkayanlar ise yok oldular…

Kimse adlarını bile hatırlamıyor…







YORUMLAR
Lütfen sitede yapacağınız yorumların hakaret, aşağılama vs. gibi unsurlar içermemesine özen gösteriniz. Bu tarz yorumlar kesinlikle aktive edilmeyecektir. Teşekkürler...